|
![]() |
Makale Yazarına ait | Kitaplar | E-Kitaplar | Makaleler | Hakkındaki Makaleler |
Yazara ait kitaplar | |||||||||||
|
Yazara ait e-kitaplar | ||||||||
|
Yazar Hakkındaki Tanıtım Makaleleri | |||||
|
Özeti |
Yayın Bilgileri | ||||||||||
|
Makale Metni [Yazdır/Print] |
Selef – Selefiyye Kavramları Ve Türkçe Akaid Kitaplarındaki İçeriği 1. Selef Kavramı: 2. Selef İtikadı, Selef Fıkhı ve Selef Ahlakı Kavramlarının Manası: 3. Selef Kavramının Günümüzdeki kullanımları ve Kendilerini Selefe nisbet eden Gruplar: 3/1. Maturidi Ve Eş’ari’lerin Selef Anlayışları: 3/2. İbn Teymiyye Ve Öğrencilerinin Selef Anlayışları : 3/3. Cemaluddin el -Efgani Ve Muhammed Abduh’un Selef Anlayışları: 4. Bu Üç Selef kullanımının Değeri: II- Selef Kavramının Türkçe Akaid Kitaplarındaki İçeriği : 1- Türkçe Akaid ve Kelam Kitaplarından Bazılarında Selef ve Selefiyye kavramlarına Getirilen Yorumlar: 2- Selefiyye Hareketiyle Selef Mezhebinin Arasındaki Farklılıklar: 3- Netice: I. Selef Kavramı ve İçeriği: 1 . Selef Kavramı: Selef öncekiler demektir. Selef asrı denildiğinde sahabe asrı ya da sahabe tabiun ve tebeuttabiinin yaşadığı dönem kasdedilir. Selef mezhebi denildiğinde ise tabiatıyla bu üç dönem ulemasının islami kültürlerinin tamamı kasdedilir. 2. Selef İtikadı , Selef Fıkhı ve Selef Ahlakı Kavramlarının Manası: Bu çerçevede bu dönemin itikad ile alakalı meselelerdeki kültürüne selef itikadı ; ameli meselelerdeki islami kültüre selef fıkhı; ahlaki meselelerdeki islami kültüre selef ahlakiyatı denir. Selef itikadının tesbitinde esas belirleyici; sahabe-i kiramın inanç olarak Allah Rasulu sas den öğrenip naklettikleri itikadi esaslardır. İnanç esaslarıdır. Tabiun ve tebeuttabiin ulemasının önemi bu inanç esaslarını koruyup sonraki nesillere aktarmalarındadır. Ve buna binaen yaşadıkları dönem selef dönemine dahil edilmiştir. Bu sebeple bir inanç amel ya da ahlakın selefe nisbete edilebilmesi için onlardan sahih bir nakille nakledilmesi gerekir. Ve onlardan sahih bir senedle nakledilmeyen bir inanç amel ya da ahlak selefin inancı ameli ya da ahlakı olamaz. 3. Selef Kavramının Günümüzdeki kullanımları ve Kendilerini Selefe nisbet eden Gruplar: Günümüz İslam dünyasında selef inancı kavramına eserlerinde yer veren ya da onlardan nakiller yapan üç grup vardır. Bunlar; 1-Maturidi ve Eş’ariler ; 2-İbn Teymiyye ve İbn Kayyim el- Cevziyye İbn Abdilvahhab , Nasuriddin el –Elbani ; 3-Cemaluddin Efgani , Muhammed Abduh, Reşid Rıza ve onların anlayışlarını benimseyenler . 3/1-Maturidi Ve Eş’ari’lerin Selef Anlayışları: Maturidiler ve Eş ‘ariler eserlerinde selefin mezhebinin eslem ( daha güvenilir) olduğunda hem fikirdirler. Aralarından bir grup selefin itikadi anlayışını olduğu gibi devam ettirmeyi benimserken , diğer bir grup itikadı esasları aklın ve felsefenin mahzurlu görmedikleri esasları çerçevesinde delillendirmek ve yorumlamakta bir beis olmadığını söylemişler ve islam inançlarını özellikle de ilahiyatla alakalı meseleleri akli ve felsefi metodlarla izah ve isbata girişmişlerdir. [1] Selef itikadı ile yetinip onların delil ve izahlarını yeterli bulanlar da ; inanç esaslarını akli ve felsefi izahlarla isbat yolunu seçenler de , selefin mezhebini tek doğru ve en hatadan uzak inanç olarak kabul etmişlerdir. İkinci metodu seçenler itikadi esaslara özellikle de sıfatullaha getirdikleri yorum ve izahların yaşadıkları çağın kültürüne sahip insanlar için , dinin doğrularını bir sapıklığa düşmeden anlayabilmelerinde çok önemli ve gerekli olduğunu düşünmüşlerdir. Hatta bu anlayışlarının inananlar için daha ahkam (kuvvetli ve delillendirilmiş) olduğunu söylemişlerdir. 3/2. İbn Teymiyye Ve Öğrencilerinin Selef Anlayışları: İbn Teymiyye ve bağlılarının selef anlayışları Maturidi ve Eş’arilerin selef anlayışlarından en azından ilahiyat bahislerinde farklılık arzeder. İtikadın diğer konularında aykırılıkları olduğu gibi kelam problemlerine cevaplarında da , Maturidi ve Eş arilerden ayrıldıkları çok sayıda mesele vardır. İbn Teymiyye ve tabileri bu farklılığın üzerinde israrla ve büyük bir hassasiyetle dururlar. İbn Teymiyyenin ilahiyat anlayışının Maturidi ve Eş’ari selef anlayışından en temel farkı ; alemin hadisliği meselesinde tezahür eder. İbn Teymiyye alemin –Maturidi ve Eş’arilerin aksine – tam olarak hadis olmadığını öne sürer. Ona göre arş mahlukatın en üst mertebesidir ve varlığı kadim bin-nev’ dir [2]. O, Maturidi ve Eş’arilerin haberi ve müteşabih sıfatların manalarının ve ilminin onların doğrulukları kabul edildikten sonra Allahın ilmine havale edilmesi gerektiği şeklindeki görüşlerini şiddetle reddeder.Ve selefin mezhebinin haberi sıfatların manalarının bilinmesi şeklinde olduğunu savunur. İtidadi asılların isbat edilmesinde , felsefenin metotlarının kullanılmasının selefin metoduna aykırı olduğunu vurgular. Alemin cevher ve a’raz lardan oluştuğu , bu ikisinin de hadis olmasına göre alemin de hadis olduğu ; alemin hadis olduğuna göre her hadisin zorunlu olarak bir muhdise ihtiyacının olduğu , alemin muhdisinin de Allah olduğu , şeklindeki isbat- ı vacib anlayışlarına da karşı çıkar. [3] 3/3. Cemaluddin el -Efgani Ve Muhammed Abduh’un Selef Anlayışları: Cemaluddin el –Efgani’ nin inanç itibarıyla kökeninin sünni olmadığı genel kabul gören bir husustur. O Necef şii ulemasından Murtaza el-Ensari nin, Tahran şia’sının büyüklerinden Akasıd Sadık’ın öğrencilerindendir. [4] Onun islam dünyasında yaygın inanç ekollerinden birisini açıkça destekleyen bir itikadi yönelişi gözlemlenmemektedir. Ama o sadece dehri değildir. Kendisini Afganlı bir sünni olarak tanıtırsa da bir sünni alim değildir. Şii eğitimi aldıysa da açıkça şii öğretiye davet etmemiştir. Dolayısıyla o Maturidi Eş’ari ya da İbn Teymiyyenin anlayışından farklı bir selef ve selefilik anlayışı içindedir. Tabiri caizse bütün itikadi fıkhi ve ahlaki sünnet ekollerinin ötesinde ve üzerinde , aklen Allahı bulmaya davet eden; bazı araştırmacıların da dedikleri gibi – mutezileyi bile geride bırakan- bir selefi anlayışa sahiptir. Onun için , sonraki dönemde ortaya çıkan ve Mutezileden sadece imamet anlayışında ayrılan salt akılcı şiilerin düşünce tarzına sahip bir filozoftur denilse yeridir. Takipçisi Muhammed Abduh da onunla tanıştıktan sonra daha bir yoğun şekilde mantık ilahiyat , astronomi, metafizik konularını gündemine almıştır. Diğer taraftan diğer taraftan Mısırın milli ve fikri kurtuluş hareketinin öncülüğünü yapmıştır. Risaletu’t Tevhid isimli eseri muhtevası itibarıyla İbn Sina sonrası bilenen çizgiyi izlemektedir. [5]Ama o kendisine ve arkadaşlarının hareketine selefi hareket adını verir. [6] 3/4 Bu Üç Selef kullanımının Değeri: Kelam ve felsefeyi mezmum kabul eden selefilerle Muhammed Abduh ve anlayışının uyuşmayacağı açıktır. İbn Sina ve çizgisinin Asr ı saadet kültüründen ve anlayışından uzaklığı ise herkesin malumudur. Diğer taraftan hayatını şiilerle mücadeleye adamış olan İbn Teymiyye nin takipçileriyle ; bir şii ile beraber hareket edebilen hatta şii-sünni mezheplerinin birleştirilmesi teşebbüsünün öncülerinden olan bir ekolün uyuşması düşünülemez. Selefilere göre şii sünni birleşmesi iman- küfür birleşmesi gibi bir şeydir. Kendisini her ne kadar selefi olarak nitelese de Muhammed Abduh ve ekolünün ne Suudi Arabistan’daki Selefilik hareketiyle ne de Maturidi –Eş’ari ekolünün sahabe ve tabiundan naklettikleri itikadlarla bir alakası vardır. Onun selefiliği kasıtlı ya da kasıtsız bir isim benzerliğinden öte bir şey değildir. Netice itibarıyla bu hareket te kendi ifadelerinden anlaşılacağı üzere esasen bir doğru inancın tesbiti ve gereği üzere salih amele davet, hareketi değil , bir vakıaya başkaldırı hareketidir. Ama inancı belli olmayan ya da inanç değerleri net olmayan(ön planda olmayan ) bir başkaldırı hareketi . Sahabenin itikadının ihyası gibi bir temel hedefi de yoktur. İslam dünyasında oluşan ameli- fıkhi ekollerin birleştirilmesi suretiyle müslümanların vahdetinin temini gibi bir gaye –hedefleri olduğunu söylemişlerdir. En basit mana da bu söylemlerinin bile selef akidesi ve tavrıyla bir ilintisi yoktur. [7] İbn Teymiyye , Maturidi ve Eş’ari selef anlayışından farklı olduğunu ısrarla savunduğu selef inancının kendi naklettiği gibi olduğunu isbat etmek için üç farklı rivayeti olan Allah vardı v e onunla birlikte hiçbir şey yoktu, rivayetini ve Allah vardı ve ondan başka bir şey yoktu, rivayetini reddetmekte ve Allah vardı ve ondan önce hiçbir şey yoktu rivayetininin doğruluğunu tercih etmektedir. [8] İbn teymiyye nin bu hadisi şeriften çıkardığı mana seleften naklolunmamaktadır. Anladığı manalar sadece onun akıl yürütmesidir. İbn Teymiyyenin bu yorumuna esas olan kıdem bin nev anlayışı da hiçbir selef mensubundan hatta kendinden önceki hanbelilerden bile naklolunmamıştır. Bu anlayış ta onun ürettiği bir kelami kavramdır. Görüldüğü üzere onun düşüncesinin temeli ( özellikle de Eş’ari ve Maturidilerin selef mezhebini temsil etmediklerini söylediği konularda) selefe dayanmamaktadır. İbn Teymiyyenin müteşabih ayetlerle alakalı görüşleri de ; eldeki bazı rivayetleri onun kullandığı manada kullanması da seleften nakledilmemiştir. Kur’andaki ilgili ayetler onun bu anlayışını desteklememektedir. Selef imamları İmam Ebu Hanife , Malik ve Şafii, Ahmed b. Hanbel’in konu ile ilgili görüşleri İbn Teymiyyeninkinden farklı olup Maturidi ve Eş’arilerin seleften nakillerine uygundur. İbn Teymiyye de zaten müteşabihlerin anlaşılması ve anladığı içerikle ilgili görüşünü bu imamlara dayandıramamıştır . Sabaheye dayandıramadığı gibi . [9] Ömer b. el-Hattab ra’ ın müteşabih ayetlerin manalarını araştıran ve Medineye gelip onlarla ilgili sorular sorana Abdullah es- Sabiğ’ i cezalandırıp , onu Basra’ya sürgüne göndermesi hatta Basra valisi ve Basralıları onunla görüşmekten ve alışverişten menetmesi [10] müteşabih ayetlerin manalarıyla uğraşılmasının sahabe tarafından doğru bulunmadığını göstermektedir. İmam Malik’in istiva sıfatı hakkında sorular soran birisini önce istiva sıfatının hak olduğunu isbat ettikten sonra onun hakkında soru sormak bid attır diyerek meclisinden kovması ve onu bidatçilikle nitelemesi de İbn Teymiyyenin geliştirdiği bu anlayışın İmam Malik’ in anlayışı olmadığını isbat etmektedir. Yani İbn Teymiyye müteşabihatla alakalı anlayışında da selef anlayışından farklı bir anlayış geliştirmiştir. İmam Malik in uğraşılmasının bid at olduğunu söylediği konularla uğraşmıştır. İbn Teymiyyenin kelam sıfatıyla ilgili söyledikleri de seleften naklolunmayan görüşlerdir. Ona göre kur an Allahın kelamı olmasının yan ısıra allahın kelamı harfle ve sesledir. Ve bu harf ve sesler ezelidirler. Ve kur an Allah’tan zuhur etmiş ve yine ona dönecektir. Allahın kelamının harfler ve seslerden meydana geldiği görüşü ne Allah rasulu tarafından ne de sahabe ve tabiun büyükleri tarafından seslendirilmiştir. Ve selefe dayanmamaktadır. Kabirlerin ziyaretinin haram oluşu , cehennemin fena bulacağı gibi inançları da onun seleften özellikle de sahabeden subut bulmamış inançlarındandır. İbn Teymiyye ve takipçilerinin düşünce sitemlerinin temelini oluşturan bu görüşler onların inançla alakalı diğer düşüncelerine de yansımıştır.Ve kendilerinin dışındakileri bid’at ve daleletle itham etmişlerdir. [11] Maturidi ve Eş arilerin hem selef mezhebini hem de halef mezhebini temsil etmeli bir vakıadır. Selef Mezhebini devam ettiren Maturidi ve Eş ariler olduğu gibi Halef Mezhebini benimseyen Maturidi ve Eş ariler de vardır. Selef akidesinin ana ekseninden bir adım öteye çıkan Maturidi ve Eş’arilerin , selef akidesinden ayrılmış Mutezili , Harici , Şii cebri ,cehmi vs . gruplardan farklılıkları bir vakıa ve dikkat edilmesi gereken önemli bir ayrıntıdır. Selef mezhebini esas ve eslem kabul etmeye devam etmektedirler. Haberi Sıfatlara getirdikleri yorumları bu naslar bu manaları lugavi açıdan içermektedir. Biz bu nasları şekilde anlarsak teşbih ve tecsim vehminden kurtuluruz . Ve bazılarının aklına gelen vehimlerin bu tarz manalandırma yapıldığında ortadan kalkması mümkündür. Bu ise bu naslara anlaşılır yorumlar getirilebilineceğini gösterir . Bizim haberi sıfatların yorumlanmasından temeldeki gayemiz de zaten bunun olabilirliğini ve makuliyetini göstermektir. Ama getirdiğimiz bu açıklamalar kesinkes Allahın muradıdır da demiyoruz, demelerindedir. Maturidi ve eşarilerin zamanın akışı içerisinde akli ve felsefi izahlara girişen bu kolları hiçbir zaman bu tavırları neticesinde ortaya çıkan izahları yeni bir inanç esası olarak görmemişlerdir. , Onlara göre yaptıkları ; esas aldıkları selefin inancını onlardan farkı şekil uslup ya da metodlarla isbata etmekten başka bir şey değildir. Hatta denilebilir ki , felsefenin metodlarıyla dini inanç esaslarını isbat ettiklerini ya da izah ettiklerini düşünmüşlerdir. Doğruluğunu isbat ettikleri kaideler, getirdikleri kavramlar, geliştirdikleri metodlar bir inanç esası değil; vardıkları doğruları anlaşılır kılan izahlardır. Bir çok Eş’ari büyüğünün vefaatlarına yakın kendilerini , geliştirdikleri izah tarzlarına değilde, selef akaidinin ana kurallarına nisbet ederek ; şu itikad üzerine ölüyorum demelerinin temel sebebi de budur. Bu sözlerde ömür boyu uğraşıp geliştirdikleri izah tarzlarının reddi değil; İslam itikadının ana usul ve kurallarına bağlılığın ön plana çıkarılması vardır. Netice olarak Cemalüddin Afgani ve arkadaşlarının itikadi bir daveti olmadığı ortadadır. Dolayısıyla selefi temsil etmeye zaten talip değillerdir. İbn Teymiyye ve ashabının selef mezhebi diye anlattıkları anlayışın asrı saadette örneği yoktur. Kur an ve sünnet naslarının yalın manalarında göremediğimiz çok sayıda nazariye içermektedir. Maturi ve Eş ari Ulemanın Selefin Mezhebi hakkındaki tesbitleri Kur andaki ilgili ayetler, sünnetteki hadisler ve selefin büyük imamları Ebu Hanife İmam Malik İmam Şafii ve Ahmed b. Hanbelin sahabei kiramdan naklettikleri tavırla örtüşmektedir. Ve kanaatimizce Selefin Mezhebini onların anlayışı temsil etmektedir. II- Selef Kavramının Türkçe Akaid Kitaplarındaki İçeriği: Ülkemiz kelam ilminin akademik önderlerinden Prof Dr. Bekir Topaloğlu , Prof. Dr. Ethem Ruhi Fığlalı , Prof. Dr. Ahmed Saim Kılavuz ilgili eserlerinde selef ve selefilik kavramlarına ayırdıkları bölümlerde selef ve selefilik kavramlarını eş anlamlı olarak kabul etmektedirler. Ya da birini bir diğerinin devamı gibi nitelemektedirler . Bu ise vakıaya terstir. Ve konu tekrar gözden geçirilmeye muhtaçtır. 1-Türkçe Akaid ve Kelam Kitaplarından Bazılarında Selef ve Selefiyye kavramlarına Getirilen Yorumlar: Akaid Kelam müelliflerinin eserlerinin ilgili bölümlerinde verdikleri bilgiler bu yanılgıyı açıkça göstermektedir. “Selefiyye : ehli sünneti hassa da denilen selefiyye sahabe ve tabiun mezhebinde bulunan fukaha ve muhadisunun yolu” ,şeklinde tarif olunmaktadır. [12] Selefiler hz. Muhammed sas le görüşen müslümanlarla onlarla görüşen ikinci kuşak müslümanların öğretilerini sürdüren hukuk ve hadis bilginleridir. Müctehidlerin tümü selefidir. Selefiler bilgi kaynağı olarak duyu akıl ve nakli kabul ederler. [13] “Selefiyye : ilk alimler , geçmiş islam büyükleri manasına gelen bu terim akaidde nasda varid olanı -müteşabihatı ile birlikte- aynen kabul edip teşbih ve tecsime düşmemekle beraber tevile gitmeyen ehli sünneti hassayı ifade eder. Şüphe yok ki Rasulullah ile ashab-ı kiramın akaidde takip ettikleri yolu doğrudan doğruya izleyen selefiyye dir. İlk asırda İslam dünyasında hakim olan akide selef akidesiydi.” [14] Bu zümre kur an ve sünnette belirtilen esaslara akıl v e re‘y e müracaat etmeksinizin ve te’vile başvurmaksınzın olduğu gibi inanmaktadır. Allahın sıfatları ve sair itikadi konularda tafsilata girişmeyip inceden inceye fikir yürütmektedirler. Nasları aynen kabul ederek müteşabihleri ve zor meseleleri çözmek için aklın hakemliğine veya tevile yanaşmamaktadırlar. Allahın arşı, eli , gelmesi ve benzeri ayetlerin anlamı hakkında fikir yürütmemek gerekir demektedirler. Mamer b. Raşid, Evzai , Süfyan es Sevri, Malik b. Enes, Süfyan b. Uyeyne bu görüştedirler. Hanefi Şafii Maliki ve diğer ehli sünnet mezheplerinin ilk alimlerinin selefiyye den olduğu söylenilir. [15] Selefiyye nin yolu izmirli İsmail Hakkı’ya göre yedi esasa dayanmaktadır. [16] Selefiler ya da eseriler başlıca iki döneme ayrılırlar icmal ve tafsil dönemleri icmal dönemini açan İmam Azam Ebu Hanife’dir. Tafsil dönemini açan Ebu’l- Abbas İbn. Teymiyye dir. İbn Teymiyye zamanına kadar süren icmal dönemine son verdi. Artık eserler ayrıntılara inilerek yazılıyordu. İbn Teymiyye Minhacu’s-Sünne ve Kitabu’l-Akl ve’n-Nakl adlı yapıtları ile selef mezhebine muhalif kelamcıları filozofları batınileri şiddetli biçimde reddediyordu. [17] Selef mezhebi İbn Teymiyyeden sonra talebesi İbn el-Kayyim el Cevziyye tarafından hararetle savunulmuştur. [18] İbn Teymiyye nin başlattığı selefiyyenin canlandırılması faaliyeti bu devrelerden sonra çağımızın bazı modernist müslümanlarınca da sürdürülür. Mesela modernistler arasında bu cereyanın öncülüğünü Mısırlı Muhammed Abduh yapmıştır. M. Abduh ve ve Reşid Rıza baştan itibaren İbn Teymiyye ve metodolojisinin hayranı olarak selefiyyenin ihyası için gayret göstermişlerdir. [19] Selefyyenin .... üzerinde birleştikleri husus Allah tealayı teşbih ve tecsim den tenzih etmek için müteşabihlerden kaçınmak ve üzerlerinde fikir yürütmemektir. [20] 2-Selefiyye Hareketiyle Selef Mezhebinin Arasındaki Farklılıklar: Kanaatimizce selef ve selefilik kavramlarına getirilen bu açıklamalar , hem vakıayla hem de klasik akide ve kelam ve mezhepler tarihi kitaplarındaki kullanımla farklılık arzetmektedir. Şöyleki ; 1- Selef kavramı akide - kelam eserlerinde kullanılan bir kavramdır. Ve müelliflerin ifade ettikleri mana Maturidi-Eş’ari ekolünün nakline ve anlayışına uygundur. Ama günümüzdeki yaygın kullanımıyla selefiyye kavramının aslı yoktur . 2. Sözkonusu ettikleri selef kavramı ve içeriği eş ‘ari-Maturidi akaid ulemasının ilk üç asırdan naklettikleri selef itikadı anlayışına uygundur. Bir başka deyişle bu anlayış Eş’ari -Maturidi ulemanın eserlerinde ifade ettikleri anlayıştır. 3. Selefiyye kelimesinin bir kavram olarak kullanılışı ve yaygınlaşması Suudi Arabistandaki Muhammed b. Abdulvehhab’ın hareketinden sonra ortaya çıkmış bir kullanımdır. Bu hareketin bağlıları kendilerine İbn Teymiyye’nin hareketini örnek almışlar ve yaygın olan Maturidi ve Eş ari ekollerinden farklılıklarını izah ederken , biz selefin mezhebine bağlıyız , “selefiyiz” demişlerdir. Kendilerini selefe nisbet eden bu harekete selefiyye deniliştir. 4. Müelliflerin itikadlarını aynı kabul ettikleri selef ile selefiyye’ nin itikadları farklılık arz ederler. Her şeyden önce selefiyyeye göre selefin itikadı el -Gazali nin itikadından ve Gazali’nin selefe isnad ettiği itikadden tamamen farklıdır. Selefiyye hareketi el- Gazali yi muteber bir ilim adamı dahi kabul etmez. 5. Suudi Arabistan’da yaygın olan selefiyye hareketi kendilerini İbn Teymiyye’yi örnek aldıklarından müteşabihatta mananın Allahın ilmine tafvid edilmesine (havale edilmesine ) şiddetle karşı çıkarlar, ve müteşabihatın manalarının bilinmesinin zorunlu olduğunu söylerler. Hatta Eş’ari ve Maturidileri ve onların selef anlayışı diye niteledikleri anlayışı eleştirirken onların selef anlayışlarını:” onlar nasıl bir ilaha inandıklarını bilmeyenlerdir “ halef anlayışlarını da “ bu anlayış Allah’ın sıfatlarını ibtal etmektir “ diye niteleyip , her iki anlayışın da hatalı olduğunu hatta küfür olduğunu ısrarla savunurlar. 6. Selefiler Allah’ın müteşabih sıfatlarının hakikaten var olduğunu kabul etmeyeni müşrik ve kafir olarak nitelerler . Ama Maturidi ve Eş ari ekolünün nakline göre olan selef itikadında böyle bir itikad yoktur . 3- Netice: Bütün bu farklılıkların da göstereceği üzere selef ve selefilik kavramlarının eşanlamlı olarak , ya da birbirlerinin devamı olan anlayışlarmış gibi kullanılmaları bir hatadır. Son dönem türk müelliflerinin bu yaygın yanlış kullanımdaki üstadı bütün müelliflerin kendisinden nakilde bulunmasına bakılırsa İzmirli İsmail Hakkı’dır. İzmirli, Gazali’nin selef mezhebinin karekteristiği ile ilgili tesbitlerini selefilere uyarlayınca bu hataya düşmüştür. İbn Teymiyye’nin eserlerini inceleyen ya da selefilerin eserlerini inceleyen en azından Suudi Arabistandaki ders kitaplarını inceleyen birisi bu farkılılığı kolayca kavrayacaktır. İbn i Teymiyye’yi incelemiş olması gereken İzmirli’nin bu hataya düşmesindeki amil araştırılmalıdır . Tabii diğer müelliflerinki de... Dipnotlar [1] Bu ikinci yönelişin temal amili felsefenin temel metinlerinin arapçaya terceme edilmesinden sonra oluşan gündeme islami bir tavır koyma arzusudur Bu gurubun inanç ilminde yer almayıp felsefenin itikadi problemlerinden olan bazı meselelere de islam inancı açısından çözümler ürettikleri de olmuştur. Henüz itikadi izah ekolleri oluşmadan önce, Selef inancı ve tavrını bilen ve itikad eden ilim adamlarının dönemindeki durum bu minvaldedir. Maturidi ve Eş ari ekollerinin oluşumunun başlangıç noktası da bu noktadır. [2] İbn Teymiyye istiva sıfatını isbat için Allah’ın ezelden beri sonsuz sayıda arşı yaratıp sonra yok ettiğini iddia etmektedir. Onu bu iddiaya mecbur kılan , haberi sıfatların manalarının bilineceği iddiasıdır. Ona göre kur anda manası bilinmeyen bir ilahi sıfat yoktur. İstiva da oturma ve yükselme gibi manalara gelmektedir. Bu sıfatın bu manaya geldiği sabit olduğuna göre ; bu arşın ezelden beri varolmasını zorunlu kılmaktadır. Aksi halde Allahın istiva sıfatı sonradan olmuştur, hadistir , denilmesi gerekecektir ki , Allahın sonradan olan bir sıfatı olmayacağından bu küfürdür. O halde arş kadim bin nev olmalıdır. [3] Bu karşı çıkışın kökeninde de yine onun alemin bir tür ezeli olduğu şeklindeki inancı etkilidir. Ve o bu görüşleriyle ; evvel olan Allah ın mahlukattan önce de var olduğu ; muhtar olan Allah ın dilediğinde ve dilediği şekilde yarattığ ı ; Allah ın herşeyi yoktan var ettiği, şeklindeki islam inanç esaslarıyla çelişkiye düşer. [4] Bkz. İslam Felsefesi Tarihi . Macit Fahri s. 301 [5] Bkz. İslam Felsefesi Tarihi . Macit Fahri s. 307 [6] Age s. 308 [7] Felsefe tahsil etmiş ve düşüncesi gelişmiş bir ilim grubunun islam ümmetinin vahdetini , ameli noktada sağlama teziyle ortaya çıkması samimiyse aptalcadır. Yoksa haincedir. [8] Bu rivayetlerin hadis ilmi açısından ve diğer dini değerler çerçevesinde ele alınması bu makelenin konusu olmadığından , biz burada bu anlayışın selefin anlayışı olup olmadığının anlaşılmasını sağlayacak bir kıyaslamayla yetineceğiz. [9] Müteşabih ayetlerin ve haberi sıfatların manalarının bilinmesi meselesi Selef Akidesinin gerçek temsilcisinin kim olduğunu ortaya çıkarma noktasında çok önemlidir. Ve başlıbaşına bir tez konusu dur. Hicri 6. yy la kadar olan süreçte islam ulemasının konuyla ilgili görüş ve nakilleri selef akidesi iddiasında , İbn Teymiyye ve öğrencilerini destekler mahiyette değildir. [10] Bkz. Ahkamul Kur an , el kurtubi , IV.15 ; es- Sünen , ed darimi , I. 66 ; İtikadu Ehlis Sünne , el- Lellakaii, , IV. 635 ; Şerhu’z-Zurkani , III. 33 ; İmam eş Şafii nin Sabiğ hakkındaki sözü için bkz. Siyer A’lam en-Nubela , ez-Zehebi X. 29 [11] Selefiyiz diye Tahaviyye akaidine şerh yazan ya da neşredenlerin kitaba düştükleri dipnotlara bakmak bu anlayıştakilerin nerelerde selef itikadına eklemeler yapıp selef itikadının dışına çıktıklarını öğrenmede bir ipucudur. Ve İbn Teymiyye ve takipçilerinin selef inancından ayrıldıkları ana meseleler de bunlardır. [12] Yeni İlmi Kelam , İzmirli , I.98 Bkz . Çağımızda İtikadi İslam Mezhepleri , E. R. Fığlalı s. 69 [13] İslamda Felsefe Akımları , İzmirli , s. 22 [14] Kelam İlmi Giriş ,Bekir Topaloğlu, s. 113 [15] Çağımız. İtikadi İslam Mezhepleri, E. R. Fığlalı s. 69, 70 [16] Bkz. Age s. 70-71 [17] age s. 34, 35 [18] age E. R. Fığlalı s. 73 [19] age E. R. Fığlalı s. 73 Müellifin bu değerlendirmesi delile muhtaçtır. İbn Teymiyye nin metodolojisinin hayranı olanların nasıl olupta felsefi yönelişleri ihya ve şii sünni birlikteliğine davet ile ömürlerini geçirdiklerini anlamak oldukça güçtür. [20] age E. R. Fığlalı S. 72 Bu değerlendirme İbn Teymiyye ve ekolü için hatalı bir değerlendirmedir. Bilakis İbn Teymiyye ve selefiler müteşabihatın anlaşılabilirliğini isbat için hayatlarını vakfetmişlerdir. |
Bu Makaleye Ait Eleştiri Makaleleri | |||||
|