EÄŸitim Kurumu   ( 2141 )   Kitaplarda   ( 1659 )   Yazarlarda   ( 4831 )  
Dergilerde   ( 786 )   Kütüphanelerde   ( 151 )   Åžehirlerde   ( 182 )  
Makalelerde   ( 2196 )   Multi Media   ( 323 )   Fetvalar   ( 895 )  
Hit
9129104
Üye 1490
Online Üye 0

Mustafa Sabri Efendinin Ruyeti Hilal hakkındaki Görüşü

 Kitap Detayı Kitap No : K-  
Yazar Adı İlim Dalı Konusu Dili
Nuri Derdiyok Fıkıh Türkçe
Özelliği Tercüme Eden
 
       
Makale No: 2207 Hit : 9421 Hata Bildirimi Tavsiye Et
   Makale Yazarına ait Kitaplar E-Kitaplar Makaleler Hakkındaki Makaleler    

Yazara ait kitaplar
# Kitap Adı

Yazara ait e-kitaplar
# Kitap Adı

Yazara ait makaleler
# Makaleler Adı
1 Mustafa Sabri Efendinin Ruyeti Hilal hakkındaki Görüşü

Yazar Hakkındaki Tanıtım Makaleleri
# Makaleler Adı

Özeti
Şeyhu’l-İslâm Mustafa Sabri’ninYeni Fıkhî Konulara Yaklaşımları İstanbul, 2005 s.71-74
website website open
cheats women who cheat on husbands married woman looking to cheat
cialis coupon cialis coupon cialis coupon
bystolic coupon 2013 bystolic add on copay card bystolic generic alternative

Yayın Bilgileri
Yayınlandığı Kaynaklar Şeyhu’l-İslâm Mustafa Sabri’ninYeni Fıkhî Konulara Yaklaşımları İstanbul, 2005 s.71-74
Yayınlandığı Tarih 2005
Yayınlandığı Dergi
Sanal Dergi
Makalenin Linki

Makale Metni   [Yazdır/Print]

Mustafa Sabri Efendi ‘nin Ru’yet-i Hilâl hakkındaki GörüÅŸü

Mustafa Sabri Efendi, vakitlerin, bizzat cıplak gözle gözlem yaparak tesbit edildiÄŸini, Ramazan orucunun ve bayramının vaktinin de bu usulle belirlenmesi gerektiÄŸini savunur:

“Arap aylarmınm baÅŸlangıçlarını tesbit etmede takvimlerin de ihtilâfa düÅŸmesinden kat-ı nazarla hilâlin görülmesi usûlünü niçin terk edeceÄŸiz ? Ya kolaylık için veyahut teknik hesaplamalarla Ramazanı, bayramı daha doÄŸru tayin etmiÅŸ olmak için deÄŸil mi ? Halbuki binlerce yüz binlerce İslâm ahâlîsini ihtivâ eden bir memlekette birkaç kiÅŸinin hilâli gözetlemesi ile meÅŸgul olmak gibi en kolay bir dînî vazîfeye yüksünmesi, İslâmiyet adına [1] gâyet ayıp olacağından kolaylık olduÄŸunun savunulması bir defa kabul edilemez.”

Mustafa Sabri Efendi, Hz. Peygamber (a.s.)’ın öÄŸrettiÄŸi ru’yet usulunu terk edip, teknik imkanlarla gözlem yaparak hesaplama usulunu kullanmayı ukalalık olarak deÄŸerlendirdiÄŸi açıklamalarına ÅŸöyle devam eder; 

“Ramazanı, bayramı tayinde isabet meselesine gelince ÅŸurasını iyi bilmeli ki dînî iÅŸlerde ve özellikle ibâdetlerde isâbet, Åžâri’in emrine uygun hareket ölçüsüyle ölçülmesi lâzım gelen bir ÅŸeydir. Zaten Ramazanm, bayramın esası Åžâri’in emrinin mahsulüdür. Yani dânin emri olmasa Ramazan aymm gündüzlerinde yemek ve içmek gibi oruç bozan ÅŸeylerden kaçınılması vazîfesi de hiç ortaya çıkmazdı. Halbuki oruç farzmı tebliÄŸ eden Cenab-ı Peygamber Efendimiz Ramazana nasıl baÅŸlanacağını ve nasıl nihâyet verileceÄŸini de bize ÅŸu hadîsi ÅŸerif ile ayrıca tarif buyurmuÅŸlardır: “Hilâli görünce oruç tutunuz ve yine hilâli görünce iftar ediniz. EÄŸer hava size kapalı gelirse sayıyı otuza tamamlayın.” İşte Peygamber Efendimiz (s.a.v.) in böyle bir sarih emri varken baÅŸka türlü hesaplar ile  uÄŸraÅŸmaya kalkışmak ve bunda daha ziyâde isâbet tasavvur etmek, dînin sahibinin emri haricinde fazla ukalâlık yapmak olur. Sırf dînî bir vazife îfâsı nokta-i nazarından bu  [2] ukalâlık hiç mâkul bir hareket olmaz. “ 

Mustafa Sabri Efendi, ru’yet usulunde o kadar ısrarcıdır ki gözlem yapan kiÅŸinin gözleminde yanılsa bile Åžari’in emrini yerine getirdiÄŸi için, bunda hem Allah, hem de kul acısından bir sorun olmayacağını savunur. Bu konudaki ısrarına destek mahiyetinde ÅŸunları söyler;

“Belki Cenâb-ı Hak, emrine fazla uygun hareket eden hatalıyı, emri dışında içtihada kalkışan isâbet edene tercih eder. Daha doÄŸrusu dînî vazifelerde hata ve sevap Åžâri’in emrine göre tayin ve takdir edileceÄŸinden deminki tabirimizde hatalı farz ettiÄŸimizin isâbet eden; isâbet eden farz ettiÄŸimizin de bir ÅŸer’î hakikat halinde hata eden kabul edilmesi lâzım gelir. Dünya kânunlarında bile hâkim, kânunun açık hükmü karşısında içtihat yapamaz.”  [3]

Mustafa Sabri Efendi, teknik geliÅŸmeler olsa bile dini hükümlerin, bu imkanların kullanılmadığı en kötü ÅŸartlar göz önünde bulundurarak konulduÄŸunu, örneÄŸin üç haneli bir köydeki barakadan ıssız çöl ortasında kurulan bir çadırda oturan insanlara kadar takvimsiz, saatsiz, pusulasız, telefonsuz bir ortamdaki kiÅŸilerin, bütün bu imkanlara gerek kalmadan dini yaÅŸayabilecekleri ÅŸekilde Allah’ın dini vaz’ettiÄŸini, bu sebepten dolayı dinimizin “Semha-i Beyza” adıyla anıldığını söyler. Öyle ki “astronomik hesaplara baÅŸvurulmadıkca oruç ve namazın vakti pek doÄŸru tesbit edilemiyor” ÅŸeklindeki iddiayı Mustafa Sabri Efendi; 

“Ne zararı var!. Mal sahibi (Allah) böyle isterim, böylece kabul ederim dedikten sonra  bizim vazifemiz taayyün etmiÅŸ ve tereddüde mahal kalmamıştır. Hilali görebilirsek tutmak  [4]  ve bayram yapmak, göremezsek Åžaban ve Ramazan’ı otuza tamamlamak borcumuzdur”  ÅŸeklinde cevaplandırarak, orucun baÅŸlama ve bitiÅŸ vaktini Hz Peygamber (a.s.)’ın belirttiÄŸi gibi hilalin gözetlenmesi usulune göre tesbit etmeye devam edilmesi gerektiÄŸinde ısrarcı olduÄŸunu gösterir    . [5] 

Mustafa Sabri Efendi, bütün bunlara sebep olarak kullardan ibadetlerde İlahi emre harfiyen uygun hareketin talep edildiÄŸini ÅŸu sözlerle açıklar; “Çünkü, ibadet, Ma’bud’un veya Rasûlü’nün sözünü tutup tutmayanı ayırt edici bir imtihandan ibaret olup, arada mutlak Ganî olan Ma’bud’un görülecek hiçbir iÅŸi yoktur ki, o iÅŸin bilahare diÄŸer bir yolu keÅŸfedilmiÅŸ olsun. Zaten her hususta emre tam manasıyla riâyet eden hizmetçi, emirde sebep arayan, ona mana veren hizmetçilerden daha çok makbuldür. Hele ibadette bizim yanlışlık veya eksiklik zannettiÄŸimiz ÅŸeyden Hâlik’in hâÅŸâ ziyân etmek  ihtimali yoktur. Emir haricinde gösterilecek faaliyet ise, âmir ile memur arasındaki idrâk mertebelerinin farkı nisbetinde muhataralıdır. Meselâ çok çalışkanlık edip de sabah namazı üç rekât kılınmış olsa iki yerine de kabul olunmaz; büsbütün bozulur.”  [6]

GörüldüÄŸü gibi teknik vasıtalarla ay hareketlerini izleyerek ibadetlerin vakitlerinin tespiti yolunu yanlış bulan Mustafa Sabri Efendi, nassların dışına çıkmamakta ısrar etmektedir. Bu meyanda teknik iletiÅŸim vasıtalarıyla yapılacak hukuki iÅŸlemlerin de katiyet ifade etmeyeceÄŸinden geçersiz olduÄŸunu belirtir. Bu teknolojik vasıtaların din iÅŸlerinde deÄŸil de, dünyevi iÅŸlerde geri kalmamak için kullanıp itimat edilebileceÄŸini söyler   . [7]

 

  • [1] Mustafa Sabri, “Dini Günlerimiz”, Yarın, sa: 18, 1346/1928, s. s. 3-4. 
    [2] Mustafa Sabri, a.g.m., s. 3-4. 
    [3]  Mustafa Sabri, a.g.m., 3-4. 
    [4]  Mustafa Sabri, Meseleler, 36.
    [5]  Mustafa Sabri, a.g.e., 35-36. 
    [6]  Mustafa Sabri, a.g.e., s. 36-37.
    [7]  Mustafa Sabri, Kur'an Tercumesi Meselesi, (Çev: Süleyman Çelik), İstanbul 1993, s. 8.


  • Bu Makaleye Ait EleÅŸtiri Makaleleri
    # Makaleler Adı
    Kullanıcı Yorumları

    ! Yorum yazabilmeniz için üye olmalısınız.
    Üyelik için lütfen sayfanın üst kısmında yer alan"Üye Giriş | üye ol" linkine tıklayınız.

    Kayıt Ekleyen / Eklenme Tarihi
    Muhammed Ender / 13.06.2015



    Eski Eserler


    Eski Eserler Kütüphanesine Hoşgeldiniz!

    Hesap İşlemleri

    Üye değil misiniz? Üye olun!

    Eski Eserlere üye olarak, kütüphanenimiz ve eserlerimiz hakkında paylaşımlardan hesabınız üzerinden faydalabilirsiniz...