EÄŸitim Kurumu   ( 2141 )   Kitaplarda   ( 1659 )   Yazarlarda   ( 4831 )  
Dergilerde   ( 786 )   Kütüphanelerde   ( 151 )   Åžehirlerde   ( 182 )  
Makalelerde   ( 2196 )   Multi Media   ( 323 )   Fetvalar   ( 895 )  
Hit
9129104
Üye 1490
Online Üye 0

Kameri Ayların Tesbiti ve Ramazanın Başlangıcı

 Kitap Detayı Kitap No : K-  
Yazar Adı İlim Dalı Konusu Dili
Sadreddin Yüksel
Özelliği Tercüme Eden
 
       
Makale No: 2198 Hit : 9100 Hata Bildirimi Tavsiye Et
   Makale Yazarına ait Kitaplar E-Kitaplar Makaleler Hakkındaki Makaleler    

Yazara ait kitaplar
# Kitap Adı

Yazara ait e-kitaplar
# Kitap Adı

Yazara ait makaleler
# Makaleler Adı
1 Kameri Ayların Tesbiti ve Ramazanın Başlangıcı

Yazar Hakkındaki Tanıtım Makaleleri
# Makaleler Adı

Özeti
click here why men cheat on beautiful women why do married men cheat
cheats the unfaithful husband married woman looking to cheat
treatment of aids history of aids aids pictures
what are aids symptoms hiv aids facts new hiv treatment
doxycycline doxycycline doxycycline
cialis coupon cialis coupon cialis coupon
abortion pill abortion pill abortion pill

Yayın Bilgileri
Yayınlandığı Kaynaklar
Yayınlandığı Tarih
Yayınlandığı Dergi
Sanal Dergi
Makalenin Linki

Makale Metni   [Yazdır/Print]

Kameri Ayların Tesbiti ve Ramazanın Başlangıcı​

Kameri Ayların Tesbiti ve Ramazan`ın BaÅŸlangıcı  [1]

Mübarek Ramazan ayı İslam Alemini (hulülü ile) ÅŸereflendirmek üzere iken, geçen senelerde olduÄŸu gibi bu sene de yine, (dini devletin vesayetine -emrine- veren bize has Laisizm anlayışı…) Diyanet İşleri BaÅŸkanlığının aÄŸzıyla; Müslümanların bu ibadetine karışmak, bozmak ve ifsad etmek niyetindedir.

BaÅŸkanı konuÅŸturuyor, sarih ve açık İslami naslarla ters düÅŸen beyanatlarda bulunduruyor. Mesela Sayın Diyanet İşleri BaÅŸkanı konuÅŸmasının bir yerinde “Kameri ay baÅŸları, dini gün ve bayramlarını tesbit etme görevi kanunen Kandilli Rasathanesi’nindir…İslam aleminde bir yerde görülünce her yerde Ramazan’ın baÅŸlaması söz konusu deÄŸildir…” deyip iÅŸin içinden sıyrılıyor…
Aslında Laiklik adına bu gibi meselelere karışmamak gerekirdi.

Zira cihanÅŸümul İslam nizamının binlerce maddesini mer’iyetten kaldıran düzenin Anayasası bile nedense İslam’ın iki maddesini müdahaleden istisna etmiÅŸtir: İbadetin zamanını tesbit etmek ibadetin mukaddimesidir, ÅŸartıdır, tamamlayıcısıdır. O takdirde ibadetin bir ÅŸartı olan “zamanını dini ölçülere göre tesbit etmek” de Müslümanların hakkıdır. Yani ibadet edenlerin hakkıdır. Bu hak ne anayasanındır, ne düzenindir, ne de Kandilli Rasathanesinindir.
Bu baptaki tesbitin ölçüsü de, esası da rü’yettir. Hilali görmektir.

Peygamberimiz bütün Müslümanlara bunu emretmektedir:
Hilal göründüÄŸü zaman oruç tutun. Hilal göründüÄŸü zaman da bayram edin. EÄŸer hava bulutlu ise-ay görünmezse- Åžaban’ı otuz gün olarak tamamlayın.” (Buhari-Müslim)[2]
DiÄŸer bir rivayet de ÅŸöyledir: “EÄŸer hava bulutlu olursa otuz gün oruç tutunuz…”[3]

Demek İslami ibadet olan oruç ve bayramda, rü’yet-hilal (hilali görmek) esas olarak kabul edilmiÅŸtir. Hesaba da, takvime de yer verilmemiÅŸtir.Çünkü rüyette yanılmak olmaz. Fakat hesapta, takvimde ve rasatta vaki olur. Rasathanelerin, hesaplayıcılarında bile kendi aralarında ihtilafa düÅŸmeleri, bu gerçeÄŸi açıkça göstermektedir.

Bu meselede ÅŸaÅŸmayan, deÄŸiÅŸmeyen hatta İslam alemiyle beraberliÄŸimizi saÄŸlayan yegane ölçü rü’yettir; hilali görmektir. Türkiyemizde rü’yet esas olarak kabul edilirse ki: İslama göre esastır (yukarıdaki hadisler meydandadır) ve ayrıca ihtilaf-ı metali’ -Ufukların ayrılışı- hükmü nazar-ı itibara alınmazsa ki, üç büyük imamdan Hanefi,[4]  Hanbeli ve Maliki’ye[5]  göre, oruç mevzuunda mutlak surette nazar-ı itibare alınmamıştır. Ve Åžafii mezhebinde de hakim, rü’yete dair muteber ÅŸahidliÄŸe dayanarak oruca hüküm verirse “İhtilaf-ı Metali” hükümsüz kalır. Yani Åžafiiler de metali’lerin (ufukların) ihtilafına raÄŸmen bu takdirde Hanefi’ler gibi oruç tutmak zorundadırlar. [6]
Bu iki hususa riayet edilirse oruç ve bayramlar mevzuunda bizim ile diÄŸer İslam alemi arasında hiçbir farklılık kalmaz. Ve bugün umum İslam aleminin ÅŸiddetle muhtaç olduÄŸu birlik ve beraberliÄŸe doÄŸru, ilk adım atılmış olur.

Astronomik hesaplara yer vermeyen baÅŸka bir hadis rivayeti daha var. Åžöyle ki:
Hilali görünceye kadar oruç tutmayın ve hilali görünceye kadar da bayram yapmayın.”[7] 

Bu kısa ve özetleyici açıklamadan sonra Mü’min kardeÅŸlerime ÅŸöyle seslenmek istiyorum:
Türkiye Müslümanları olarak oruç ve dini bayramlar meselesini bir takım resmi beyanlara bırakmamalıyız. Onların bu mevzudaki gayr-i İslami fetvalarına uymamalıyız. Çaresini kendimiz bulmalıyız. Yani adamlarımızı gönderelim, gözetlesinler. Bu İslami bir vecibedir. DiÄŸer taraftan da İslam alemini dinleyelim. Ona kulak verelim. Çünkü Türkiye hariç, umum İslam alemi Ramazan ile dini bayramları tesbit hususunda rü’yeti esas kabul ederek anlaÅŸmıştır. Bir yerde görüldüÄŸü takdirde oranın Kadı’sı radyo ve televizyona çıkar, bütün dünyaya ilan eder. Ve diÄŸer İslam alemi de oruç tutmakta olsun, bayram etmekte olsun haklı olarak ona uyar.

İslamın sarih emri, kameri ayların baÅŸlarını tesbit hususunda, rü’yeti esas olarak kabul etmektedir. Türkiye hariç, İslam alemi bu emri tatbik etmektedir. İhtilaf-ı Metali’a (ufukların deÄŸiÅŸmesine) gelince; o da üç mezhebe göre suret-i kat’iyede hükümsüzdür. Dünyanın herhangi bir yerinde rü’yet ÅŸahitlerini dinlemiÅŸ, Kadı tarafından Ramazan ve yahut Bayram ilan edilirse, İhtilaf-ı Metali’ Åžafiiler içinde geçersiz olur. Zira, İslamda coÄŸrafi hududların hiçbir deÄŸeri yoktur. Bütün yer yüzü mü’minler için birdir.

Bu dini meselemizi düzenin adamlarına bırakmayalım dedim: Çünkü, onlar; İslami manada liyakat aramayan, mevcut düzene borçludurlar. Onlar, bu düzen sayesinde o mevkilere gelmiÅŸlerdir. Yoksa o kudsi makamların yakınından bile geçemezdiler. Çünkü Türkçe tercemeler hariç, direkt olarak asıl İslami kaynaklardan istifade edebilecek ilmi seviyeden mahrumdurlar. Sözün kısası düzene borçludurlar…

Onun için İslamın deÄŸil, düzenin istikametinde fetva çıkartmak, düzene yaranmak ve daha iyi bir makam ve istikbale sahip olabilmek için daha büyük yatırımlarda bulunmak onların ÅŸanıdır. Ve aynı zamanda normal haklarıdır.

Demek istediÄŸim oruç, dini bayramlar ve benzeri meselelerde bu zevatlardan müsbet ve doÄŸru bir ÅŸey beklenemez! Onlar, İslamın görüÅŸünü söylemek kudretine sahip deÄŸillerdir. Vesselam…

Kameri Ayların Tesbiti Ve Ramazanın Başlangıcı II
GeçtiÄŸimiz senelerde bazı gazetelerde yayınlanan “Kameri ayların tesbiti” baÅŸlıklı yazıma ÅŸunu da ilave etmek istiyorum. Sayın Diyanet İşleri Reisi düzenlediÄŸi basın toplantısında, geçen yıllarda İstanbul’da toplanan “Rü’yet-i Hilal Konferansı”nın aldığı kararı lütfederek açıkladı. Gördük ki mezkur karar aldatmaca, fantezi ve hiç bir müslümanı baÄŸlamayan bir karardan baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir.

Evet orada alınan karar maalesef İslami bir ölçü olan “Rü’yet-i Hilal”e göre deÄŸil, ancak hesaba göredir, takvime göredir. Rü’yete göre olmuÅŸ olsaydı daha Ramazan’a bu kadar zaman varken Ramazan’ın ilk günü nasıl tayin edilirdi. DoÄŸrusu bu fakir milletten alınıp o kongreye katılan zevatlara bilhassa Tarabya Oteli gibi bir yerde sarf edilen paraya çok yazık oldu. Çünkü Kongre ile hiçbir ÅŸey deÄŸiÅŸmedi. Hiçbir İslami karar alınmadı. Üstelik sayın Reisin, ÅŸaÅŸmazlığına kuvvetle iman ettiÄŸi Kandilli Rasathanesi tarafından yapılan takvimlerin yanlışlığı ortaya çıkarıldı. Yani İslami ölçüler uÄŸrunda deÄŸil, pisi pisine Türkiye’nin milli hissi rencide oldu. Onların hatalı olduÄŸu kabul edildi.

Bir de sayın Reisi Kongre kararını birleÅŸtirici bulduÄŸundan ötürü memnuniyetlerini bildirmiÅŸlerdir. Åžaşılacak ÅŸey, sayın Reis neden bu kadar sevinmiÅŸtir. Oysa ki üzülmeli idi. Çünkü İslam dünyasının, efendimizin yer vermediÄŸi bir metodun-mesela hesabın, takvimin- ışığı altında beraberce oruç tutup beraberce bayram yapması bizim için gaye deÄŸil. Asıl gaye, İslami ölçüler içerisinde beraberce hareket etmesidir. İşte bizi sevindirecek budur ve bu olmalıdır. Åžüphe yok ki, Kongrenin aldığı karar bu haliyle hiç de sevindirici deÄŸil, aksine çok üzücüdür. Zira, Resulullah’ın bu hususlarda bize gösterdiÄŸi düsturlara karşı çıkmaktadır. Binaenaleyh baÅŸkanın mezkur karara karşı izhar buyurduÄŸu memnuniyetin sebebini bir türlü anlayamadık. EÄŸer reis, sadece karar İslamiyete ters düÅŸtüÄŸü için memnun olmuÅŸsa, o bizi ilgilendirmez.

Åžimdi sayın baÅŸkanı köÅŸeye sıkıştırmak için burada birkaç sual sormak istiyorum:
Sayın Altıkulaç, (24 Temmuz akÅŸamı Ramazan Hilali ülkemizin hiçbir yerinde, hatta en batıdaki İslam ülkesi olan Fas’ta bile görülmeyecektir. Ancak Batı Afrika sahillerinde ve batıya doÄŸru giderken görülebilir) diye konuÅŸmuÅŸtur. Peki bizde ve yahut baÅŸka herhangi bir İslam ülkesinde hilal görülürse, af buyurun, sayın baÅŸkan, yalancı durumuna düÅŸmez mi Onun gibi bir zatın biraz ihtiyatlı konuÅŸması gerekmez miydi.

Neye dayanarak bu kadar kesin kehanetlerde bulunuyor. Biliyorum, hesaba dayandığını söyleyecek, ama hesap bu kadar kesin olsaydı o vakit İslam, ayların tesbitinde Rü’yet-i deÄŸil hesabı esas olarak kabul edecek idi. Bakınız rasathane hesabına dayalı Türkiye’de basılan tüm takvimlerin yanlışlığını baÅŸkan Tayyar da kabul etmiÅŸtir. Kabul etmiÅŸtir ki Ramazan, takvimlerimizin hesabından bir gün önce kutlanacaktır diyor. O halde hesapta bir kesinlik yoktur. Hesapta yanılmak mümkündür.

Yine sorularımıza devam edelim:  Mesela 23 Temmuz akÅŸamı Ramazan hilali herhangi bir İslam ülkesinde bir, iki ve yahut daha fazla Mü’min kiÅŸiler tarafından görülürse ve bunların ÅŸahitlikleri de İslam Kadı’sı tarafından ilan edilirse, Reis bey o zaman ne diyecek, Biliyormusunuz “Öncede hilalin yokluÄŸuna hükmeden hesabın görüÅŸü, ÅŸahidlerin ÅŸahidliÄŸine tercih edilir. Yani ÅŸahidlerin ÅŸahitlikleri kabul edilmez. Ancak hesaba göre amel edilir,” diyecektir. Gerçekten reisin görüÅŸü budur. Belgelerle de tevsik edebiliriz…Reisinki budur. Ama İslam’ın görüÅŸü ise tam bunun tersidir. Yani hesaba deÄŸil, ÅŸahitlerin kavline itibar edilir.

Dahası var, sayın Hafız Tayyar, basın toplantısında ÅŸunları da söylemiÅŸtir: “Ülkemizde ve bütün İslam dünyasında da bu Rü’yet-i Hilal’in Batı Afrika sahillerinde ve batıda görülmesine itibar edilerek 25 Temmuz günü oruca baÅŸlanacaktır” ifade bu.-Rü’yete itibar edilerek- yalnız kelamın siyak ve sibakın yardımıyla anlaşılıyor ki, Tayyari iddiasına göre hilal, İslam ülkelerinde pek görülmeyecektir. Daha ziyade gayri İslami ülkelerde görülecektir. Bu itibarla hilal, gayrimüslimler tarafından da radyo ve televizyon ile dünyaya ilan edilirse bu ÅŸahidlik ve yahut bu ilan dinen geçerli sayılır mı. Åžüphesiz ki sayılmaz. Çünkü ÅŸahidlerin, bütün mezheplere göre, müslüman olması, hatta fasık olmaması ÅŸart olduÄŸu gibi, ilan edenin de kadı olması ÅŸarttır.
Öyle ise reis bu çok önemli noktayı niçin kapalı bırakmıştır. Ve bunun üzerinde hiç durmamıştır, neden “Bu Rü’yete itibar edilir…” demekle çok yanlış intibalar bırakılır.

En sonda sayın baÅŸkan benim ekleyeceÄŸim ÅŸu birkaç cümleye de lütfen tahammül etsin: “PerÅŸembenin geliÅŸi ÇarÅŸambadan bellidir” derler ya! Çok doÄŸrudur. Zaten mahut Kongrenin ne mal olduÄŸu birinci günde bile anlaşılmıştı. Çünkü sayın Tayyar ile O’nun velinimeti bulunan Dr. Lütfi DoÄŸan beyler kongreye katılan bütün delegeler namına solcu, sosyalist, Lübnan delegesi Suphi Salih’i konuÅŸturdular.
Aman Allah’ım! Adam ne herzeler yedi, ne hatalar iÅŸledi! Aslında bir edebiyat hocası olan bu zat, büyük bir müctehid ve müfessir edasıyla baÅŸladı, ayetlerle hiç alakası bulunmayan ÅŸahsi görüÅŸlerini ayetlerin içine sokmaya… Bir zorlama, bir münasebetsizlik, bir tahrif ki sorma…İşte biz tam orada bu kongrenin sadece ÅŸekli bir kongre olduÄŸunu ve bundan İslam’a uygun bir kararın çıkmayacağını kesinlikle anladık. Birinci gün reisin yaptığı açılış konuÅŸması ve onu takip eden Suphi Salih’in saçmalarıyla geçti. Ertesi gün ise delegeler dışında hiç yetkili bir din alimi içeri alınmadı, konuÅŸturulmadı. Ve böylece meydan tamamen yetkisiz etiketlere kaldı. Onun içindir ki Rü’yet-i Hilal kongresinde İslami ölçü olan Rü’yet, esas olarak kabul edilmedi.

Tekrar ediyorum, kabul edilmiÅŸ olsaydı, bundan sekiz ay önce Ramazan’ın birinci günü tayin edilmezdi. Bu açık gerçektir…Åžimdi biz Türkiye Müslümanları olarak bu meselemizi de yine İslam’ın gösterdiÄŸi ölçüler ve esaslar içerisinde hal etmeye çalışacağız. Hiç kimse bizi merak etmesin.

Kameri Ayların Tesbiti III
Sabırla zaman mefhumu içerisinde her ÅŸey daha güzel ve daha net olarak anlaşılabilir. Mesela Ramazan Bayramı münasebetiyle bir basın toplantısı düzenleyen Tayyar Altıkulaç, bu sefer daha iyi anlaşılmış oldu. Yani aşırı derecede laik zihniyetli bir kiÅŸi olduÄŸu bütün çıplaklığıyla meydana çıktı. Aksi takdirde, Suudi Arabistan’da iki ÅŸahidin ÅŸehadetiyle sübut bulan rü’yet-i hilali çiÄŸneyerek Bayram gününde oruç tutulabilir miydi. Fakat maalesef…Orada bayram günü bile oruç tutabilmiÅŸtir. Çünkü baÄŸlı bulunduÄŸu laik düzende bayram ile oruç ölçüsü rü’yet deÄŸil, hesaptır. Takvimdir. Oysaki hilal, Suudi Arabistan’da ÅŸahitler tarafından görülürken hesaba göre daha görülmesi imkan dahilinde deÄŸildi. Bu sebeple laik reis iki ÅŸahidin ÅŸehadetine deÄŸil, yine hesaba, yine takvime, yine rasada uymuÅŸtur.

Bu zihniyete sadakat ve baÄŸlılık ancak bu kadar olabilir. DoÄŸrusu! Sayın Reis düzene sadakatini göstere dursun, biz gelelim meselemize: Åžimdi reisin Suudi Arabistan’da bayram günü orucunu bozmaması, İslam ÅŸeraiti açısından ele alındığı zaman dört mezheple son derece ters düÅŸmesi hemen görülür. Her ne kadar laik düzene uyuyorsa da. Çünkü üç mezhebe-Hanefi, Hanbeli, Malikiye- göre hilal meselesinde hesaba hiç yer verilmemiÅŸtir.
Geriye Åžafii mezhebi kalıyor: O mezhepte de eÄŸer hesapla rü’yet çatışırsa, mesela bir taraftan iki adil ÅŸahit hilali gördük dese, öbür taraftan da hesapçılar hayır hesap düsturlarına göre bu gece hilali görmek mümkün deÄŸildir diye iddia ederlerse, Åžafii ulemalarınca mutlak surette adil ÅŸahitlerin ÅŸahitliÄŸi tercih edilir. Hesapçıların sözüne hiç itibar edilmez. Åžafii ulemalarından yalnız Süpki “Bu surette hesap tercih edilir” demiÅŸse de alimler tarafından gereken cevabı almıştır. Demek iki ÅŸahit ÅŸehadette bulunduktan sonra artık hesap mesap hepsi çöp tenekesine atılır. Hiçbir deÄŸeri kalmaz. Zira Hz. Peygamber, ÅŸahitliÄŸi kesin bir inanç gibi kabul etmektedir.

Kendisini hatalı yoldan kurtarmak gayesiyle bu mevzuda sayın Reise samimi bir tavsiyem olacaktır: Her ne kadar kendisi Arapça yazılmış eserlerden istifade edemiyorsa da yüksek din kurulunda bilenler var. Sayın Reis onların yardımıyla lütfen Åžafii ulemasından Remli’nin el Feteva adlı eserine ve aynı zamanda İbnu Abidin HaÅŸiyesinin ikinci cildinin 92. sahifesine baksın ve haklılığımızı gözleriyle görsün. DoÄŸrusu ülkemizde görünürde en yüksek dini makamı iÅŸgal eden bir zatın hiç İslamı bilmiyormuÅŸ gibi konuÅŸması Müslüman halkımızı cidden üzmekte, hatta rencide etmektedir.

Hesapçılar Ve Ehliyet Meselesi
Reis, İbnül Baz isteÄŸimi yerine getirmedi, diye ondan yakınmaktadır. Fakat biz Suudi Arabistan’ın umumi müftüsü hükmünde olan Sayın İbnül Baz’ı yerden göÄŸe kadar haklı görmekteyiz. Zira rü’yet birinci gece iki adil ÅŸahidin ÅŸehadetiyle sübut bulduktan ve yetkili makamlar tarafından da ilan edildikten sonra artık ikinci bir heyetin ikinci gece hilali görüp görmemesi, ÅŸeran ve dinen hiçbir ÅŸeyi deÄŸiÅŸtiremez. Çünkü İslami ÅŸeriatını çok iyi bilen Sayın İbnül Baz, fuzuli ve lüzumsuz ÅŸeylerle uÄŸraÅŸmak istememiÅŸtir.Bundan dolayı İbnül Baz’ı tebrik etmek isteriz.

Bir de onun gibi yetkili bir zat hesapçıların sözüyle amel edilmez ÅŸeklindeki konuÅŸması oldukça yerindedir. Gerçekten Hesapçılar fasık ve tacir kiÅŸilerdir. Onlardan kaç kiÅŸi namaz kılıp oruç tutar...İbnül Baz burada da kazanmıştır.

Åžimdi sıra reisin basın toplantısında sarfettiÄŸi bazı sözlere geliyor. Bir yerinde diyor ki: Benden önceki sayın baÅŸkanlar da aynı yoldan yürümüÅŸler. Åžu günü Ramazan’ın 1. günüdür…Veya bayramın 1. günü felan gündür…diye önceden gerekli ilanlarını yapmışlardır. Ahmet Hamdi Akseki, Ömer Nasuhi Bilmen ve Hasan Hüsnü Erdem beyler de dahil olmak üzere, hiçbir diyanet iÅŸleri reisi falan ülkede bayram ilan edildi…diye bayramı ilan yoluna gitmemiÅŸtir.

Acaba reis beye ne demeli galiba ÅŸunu söylemek daha doÄŸru olur: Dinen yanlış bir uygulama kimler tarafından yapılırsa yapılsın yanlıştır, hatalıdır ve vebaldir. Velev ki uygulayanlar sayısız diyanet iÅŸleri baÅŸkanları olsun… Tayyar Altıkulaç hakkında söylediklerimizi onların hakkında da söyleriz. Diyanet İşleri BaÅŸkanlarının çokluÄŸu hatta bazılarının ilmi ÅŸöhretleri; İslam’da meÅŸru olmayan bir ÅŸeyi meÅŸrulaÅŸtıramaz. Ve hatalı bir metodu hatalı olmaktan çıkaramaz. Zira kuvvet haktadır. Ne ÅŸahıslardadır, ne de vasıflarında…Biz ÅŸahısları hak metodlarıyla deÄŸerlendiririz. Yoksa hakkı ÅŸahıslarla deÄŸerlendirmeyiz. Sayın Reisin zihniyeti kesinlikle yanlıştır. Zira o hak budur. Çünkü falanca zat söylemiÅŸtir diyor.

Åžahitlik Meselesi
Sayın Reisin İbnül Baz’a söylediÄŸi mantık dışı laflardan biri daha: Bizler sorumlu kiÅŸileriz. Herkesin ÅŸehadetiyle amel edilmez. Sorumsuz kiÅŸilerin (muhtemelen yalan beyanatı ile…) burada anladığım kadarıyla, sorumlu kiÅŸilerden reisin maksadı bir koltuÄŸa, bir mevkiye, bir maaÅŸa sahip olan kimselerdir. Sorumsuz kiÅŸilerden maksat ise bunlara sahip olmayanlardır. Sayın Reise soruyoruz: Peki İslam da böyle bir sınıflandırma var mı. Yani İslam diyor mu ki: Sorumluların ÅŸahitliÄŸi geçerli, sorumsuzlarınsa geçersizdir. HaÅŸa, İslam ÅŸeriatı, bu gibi sakat ve adaletten uzak hükümlerden münezzehtir. İslam dini ÅŸahitliÄŸin geçerliliÄŸi için adaleti ÅŸart koÅŸmaktadır. Yani, islamda adil olan kiÅŸinin ÅŸehadeti kabul edilir. Velev ki maaşı, koltuÄŸu ve dünyevi makamı bulunmayan daÄŸ başındaki çoban da ola, gerçek budur. Bunun dışında laik zihniyetli kiÅŸiler ne söylerlerse söylesinler söyledikleri hiçbir müslümanı baÄŸlayamaz.

 

  •  
  • [1] Sadreddin Yüksel, Ä°slâmî AraÅŸtırmalar,Tuba Yayınları, İstanbul  1982 

  • [2] el Buhari, es Sahih, hno: 1907; Müslim, es Sahih, hno: 1081 

  • [3] el Buhari, es Sahih, hno: 1906; Müslim, es Sahih, hno: 1080; Ebu Davud, es Sünen, hno: 2319 

  • [4] Hidaye Åžerhu Fethu’l-kadir,  II.53 ; el Mavsili, el İhtiyar I. 129 ; İbn Abidin, Reddü’l-muhtar, II.131-132

  • [5]  Kitabü’l-Fıkh Ale’l-mezahibi’l Erbea , I.550  

  • [6] İbn Hacer el-Heytemî,Tuhfetü’l-muhtac, III.383

  • [7] Seyyid Mansur Ali Hasif el-Hüseyni eÅŸ-Åžafii, Tacu’l-usul, II.54


  • Bu Makaleye Ait EleÅŸtiri Makaleleri
    # Makaleler Adı
    Kullanıcı Yorumları

    ! Yorum yazabilmeniz için üye olmalısınız.
    Üyelik için lütfen sayfanın üst kısmında yer alan"Üye Giriş | üye ol" linkine tıklayınız.

    Kayıt Ekleyen / Eklenme Tarihi
    Muhammed Ender / 11.06.2015



    Eski Eserler


    Eski Eserler Kütüphanesine Hoşgeldiniz!

    Hesap İşlemleri

    Üye değil misiniz? Üye olun!

    Eski Eserlere üye olarak, kütüphanenimiz ve eserlerimiz hakkında paylaşımlardan hesabınız üzerinden faydalabilirsiniz...