TaÅŸmedrese
Konya AkÅŸehir’de XIII. yüzyılın ortasında inÅŸa edilen medrese.
Esasının medrese, mescid, türbe, hankah, imaret ve çeÅŸmeden meydana gelen bir külliye olduÄŸu bilinmekle birlikte külliyeden yalnızca TaÅŸmedrese ile mescid ve türbe ayakta kalabilmiÅŸtir. Medrese taçkapısı üzerindeki üç satırlık Arapça kitâbeye göre 648 (1250) yılında II. Keyhusrev’in oÄŸlu II. Keykâvus’un hükümdarlığı zamanında Selçuklu Veziri Emîridâd Sâhib Ata Fahreddin Ali tarafından yaptırılmıştır. Bugün yıkılmış olan hankahın 659 (1261) tarihini veren inÅŸa kitâbesiyle mermer taçkapısına ait bazı taÅŸlar TaÅŸmedrese’de bulunmaktadır. Halk arasında Halkalı Medrese adıyla da bilinen yapı çeÅŸitli tarihlerde geçirdiÄŸi restorasyon ve düzenlemelerin ardından 1965’te arkeoloji müzesi olarak ziyarete açılmış, 1986’da tekrar onarıma alınmak üzere kapatılmış, ancak onarım çalışması bir türlü baÅŸlamamıştır.
DoÄŸu-batı doÄŸrultusunda dikdörtgen bir plana sahip, eyvanlı, açık revaklı avlulu gruba giren TaÅŸmedrese, batı yönünde uzanan ve yapı kütlesinden iki yana doÄŸru taÅŸma yapan mermer kaplı giriÅŸ cephesiyle dikkat çeker. Cephenin ortasında yer alan taçkapı günümüze özgün biçimiyle ulaÅŸmamıştır. 1910 yılında dönemin müftüsü tarafından onarım amacıyla kavsara baÅŸlangıcına kadar taÅŸları söktürülen taçkapıda bu onarım gerçekleÅŸtirilememiÅŸtir. Alt kısmı ile zamanımıza kadar gelebilen taçkapıda daha sonra yapılan onarımla mevcut kısımlar yenilenmiÅŸtir. Cephe gibi yine mermerden olan taçkapının özgün haliyle görüldüÄŸü XX. yüzyıl baÅŸlarına ait fotoÄŸraflarından form ve iÅŸçilik özellikleriyle klasik Anadolu Selçuklu taçkapılarının düzenini sürdürdüÄŸü anlaşılmaktadır. Yapının inÅŸa kitâbesi bugün giriÅŸ açıklığını örten basık kemerin üzerindedir. Taçkapı kalan izlerden farkedildiÄŸi gibi avluya ince, uzun bir eyvan yardımı ile açılmaktaydı. GiriÅŸ eyvanının saÄŸ tarafında üç mekânın varlığı belirlenmiÅŸtir. Zamanında yalnızca dış duvarlarıyla tesbit edilen eyvanın yanındaki iki mekânın eski fotoÄŸraflardan beÅŸik tonozla örtülü olduÄŸu anlaşılmıştır. Yapı bünyesinden güneye doÄŸru taÅŸma yapan ve bir kapı ile dışa açılan üçüncü odanın bazı araÅŸtırmacılarca dârülkurrâ iÅŸlevi gördüÄŸü düÅŸünülmektedir. Taçkapının solunda avlu revaklarına açılan beÅŸik tonozlu bir oda daha bulunur. Odanın, yan taraftan bitiÅŸen türbenin mumyalık kısmına geçiÅŸi saÄŸlayan eyvana açıklığı vardır. Arkadan kare planlı türbenin bitiÅŸtiÄŸi beÅŸik tonozlu eyvan dışa açılır. Yapının bugün çeÅŸitli müdahale ve onarımlar yüzünden asıl karakterini büyük ölçüde yitirmiÅŸ olan giriÅŸ cephesi özgün biçiminde farklı malzemelerin bir arada kullanılmasıyla dikkat çekici bir karakterdeydi. Cephe ve ortadaki taçkapının devÅŸirme kaynaklı mermer, türbe mumyalık eyvanının iki renkli taÅŸ, mescid son cemaat yerinin aralarda çinilerin de seçildiÄŸi sırlı tuÄŸla, minarenin ise tuÄŸla ve çiniden inÅŸa edilmesiyle çok renkli ve etkileyici bir görünüm elde edilmiÅŸti. Günümüzde giriÅŸ eyvanı yıkılmış olduÄŸundan avluya doÄŸrudan taçkapıdan geçilmektedir. Uzunlamasına dikdörtgen avlu kuzey ve güney yönünden iki sıra revakla çevrilidir. Karşılıklı dörder sütun tarafından taşınan tuÄŸla revak beÅŸ gözlüdür. Her iki yönde orta kemer gözü yanlardan daha geniÅŸ tutulmuÅŸtur. Eski yayınlardan tamamının sivri kemerlerle avluya açıldığı bilinen revakın bugün güney tarafında orta göz dışında yuvarlak kemerlere sahip olması onarımların sonucuna baÄŸlanabilecek bir durumdur. Taşıyıcı sütunlar ve farklı karakterdeki baÅŸlıkların hepsi devÅŸirme malzemedir. Revakların tamamı tuÄŸla, ana eyvan cephesi dışında bütün oda ve hücreler moloz taÅŸtır. Yapının bütününde bazan aynen, bazan iÅŸlenerek geniÅŸ ölçüde kullanılan devÅŸirme malzemenin yanı sıra moloz taÅŸ, tuÄŸla ve mermer gibi farklı malzemeye yer verilmiÅŸ, bu karma malzeme yerin önemine göre tercih edilmiÅŸtir. Avluda güney tarafındaki revakın arkasında sivri kemerli tonozlarla örtülü, yaklaşık aynı büyüklükte beÅŸ hücre bulunur. Her hücre avluya bir pencere ve kapı ile açılır. Bu açıklıkların karakteri, kemer biçimleri, yapı tarzı ve hücrelerin önündeki revak kemerleriyle baÄŸdaÅŸmayan baÄŸlantısız durumu hücrelerin daha sonraki bir dönemde inÅŸa edildiÄŸini göstermektedir. Güney revakında dikkat çeken nokta, ortadaki geniÅŸ kemer gözünün arkasına gelen yerde yan eyvan yerine bir hücrenin yer almasıdır. Revakın karşı kanadında geniÅŸ kemerin arkası biraz daraltılarak bu noktaya bir eyvanın yerleÅŸtirildiÄŸi görülür. Böylece iki yanda bir asimetri meydana gelmiÅŸtir; bu durum yine güney tarafında gerçekleÅŸen onarımla ilgili olmalıdır. Buradan çıkarılabilecek sonuç, yapılışında dört eyvanlı tasarlanan medresenin onarımlar neticesinde sonradan üç eyvanlı hale dönüÅŸmüÅŸ olduÄŸudur. Avlunun kuzey kanadında doÄŸu uçta tonozlu iki mekân, batıda türbe ile önündeki eyvanla birlikte dört mekân bulunur. Kuzey eyvanı bu mekânların arasında revakın tam ortasında yer alır. Sivri kemerli tonozla örtülü eyvan batı duvarına açılmış bir pencere ile yan taraftan bitiÅŸen türbeye açılır.
Kare planlı, üzeri kubbeli türbenin önünde beÅŸik tonozlu mumyalık kısmına giriÅŸi saÄŸlayan bir eyvan mevcuttu. Aynı zamanda türbe ile mescid, mescid ile medrese arasında baÄŸlantıyı saÄŸlayan eyvan tamamen yıkılmıştır. XX. yüzyıl baÅŸlarına ait bir fotoÄŸrafta görülen iki renkli taÅŸ kaplamalı eyvan aynı zamanda arkadaki türbenin yerini giriÅŸ cephesi üzerinde ayrıcalıklı biçimde vurgulayan bir unsurdu. Üzeri Türk üçgenleriyle geçilen kubbe ile örtülü türbenin avluya baÄŸlantısını güney duvarına açılmış bir kapı ve pencere saÄŸlar. Kubbe fîrûze sırlı tuÄŸla süslemeli, kubbe eteÄŸiyle kubbe göbeÄŸi çini mozayik dekorludur. Kalan izlerden iç duvarların fîrûze ve mor renkte çinilerle kaplı olduÄŸu anlaşılmaktadır. Medresenin doÄŸu kanadı onarımla ayaÄŸa kaldırılmıştır. GiriÅŸin tam karşısına gelen bu kısımda ortada ana eyvan, iki yanda kare birer mekân bulunmaktadır. GeçmiÅŸte yapının en çok bu kısmının tahribata uÄŸradığı kaynaklardan öÄŸrenilmektedir. Mermer eyvanın tonoz kısmı ile iki yandaki kare planlı odaların tamamı yıkık durumdaydı. Kışlık dershane olduÄŸu düÅŸünülen odaların mevcut izlerden kubbe ile örtüldükleri belli olmaktadır. Onarımda bu kubbelerle birlikte harap durumdaki eyvan da tamir edilerek beÅŸik tonozlu üst örtüsü yeniden inÅŸa edilmiÅŸtir. Medreseye kuzey duvarının batı ucundan bitiÅŸen dışa taÅŸkın durumdaki mescid kare planlı, kubbelidir. Batı yönünden üç sütuna oturan iki bölümlü bir son cemaat yeri ile dışa açılan mescidin kuzeybatı köÅŸesinde minare yükselir. Onarımla tamamen yenilenen mescidin medresedeki gibi tuÄŸla, moloz taÅŸ ve devÅŸirme malzemeden meydana gelen duvar örgüsü vardır. Mescidden medreseye doÄŸrudan açılan bir açıklık yoktur. Son cemaat yerinin güney duvarından türbenin eyvanına açılan kapı ise onarımda kapatılmıştır. Batı tarafındaki son cemaat yerini kuzeyden minare, güneyden medresenin kuzey duvarı sınırlar. Oç antik sütuna oturan iki sivri kemerle dışa açılan son cemaat yerinde bölümler doÄŸu-batı doÄŸrultusunda Bursa tipi ve sivri kemer kesitli farklı tonozlarla örtülmüÅŸtür. Yüksek bir kaide üzerine oturan silindirik gövdeli, çift ÅŸerefeli tuÄŸla minare bugün onarımla yenilenmiÅŸtir. AÅŸağıdan yukarıya doÄŸru hafif daralan gövdeyi alt kısımdan ikinci ÅŸerefe altına kadar tuÄŸla, sırlı tuÄŸla, çini ve çini mozaik dekorlu yedi süsleme kuÅŸağı sarar. Mescidde kubbeye Türk üçgenleriyle geçilmiÅŸtir. Yapıda bugün hiç iz kalmasa da zamanında kubbe göbeÄŸinde, son cemaat yerinin tonoz örtülerinde ve giriÅŸ cephesindeki iki katlı pencerenin yüzeylerinde çini kalıntılarına rastlanması yapının hem dışının hem içinin çini süslemeli olduÄŸunu kanıtlamaktadır. İnÅŸa kitâbesi bulunmayan mescidin inÅŸa malzemesi, iÅŸçiliÄŸi, plan özellikleri ve medrese ile baÄŸlantılı konumu aynı tarihlerde (648/1250) yapıldığını ortaya koymaktadır.
Özgün halinde dört eyvanlı olduÄŸu kabul edilen, açık avlulu medreseler grubuna giren AkÅŸehir TaÅŸmedrese iç kısımda yer alan türbe bölümü, yan taraftaki dışa açık tek kubbeli mescidi ve çift ÅŸerefeli minaresiyle mimari açıdan dikkat çekici özellikler taşır. Konya Sırçalı Medrese gibi burada da türbe yapı içinde önemli yer tutar. Yana alınmış, dışa taÅŸkın, giriÅŸ cephesine açılan tek kubbeli mescidle ona bitiÅŸik minareden oluÅŸan tasarımın tekrarı 1260-1265 tarihli, yine Sâhib Ata tarafından yaptırılan Konya İnce Minareli Medrese'de görülmektedir. İki ÅŸerefeli minare, medrese mimarisi içinde ilk defa burada ortaya çıktıktan sonra İnce Minareli'de tekrar denenmiÅŸtir. Ayrıca zamanında medresenin karşısında yer aldığı bilinen çeÅŸme de Sâhib Ata'nın yaptırdığı iki yapıdan, Konya'da kendi adını taşıyan camisi ile Sivas Gökmedrese'deki uygulamalarla onun yaptırdığı eserlerde ortaya çıkan yeni bir özelliktir. Bu sebeple AkÅŸehir'deki külliyeden, Selçuklu mimarisinde türünün ender örneklerinden biri kabul edilen çeÅŸmenin günümüze ulaÅŸmamış olması büyük kayıptır.